حد
الغنى ما هو
88- Kişiyi Muhtaç
Olmaktan Çıkaran Mal Miktarı
أنبأ أحمد بن
سليمان قال
حدثنا يحيى بن
آدم قال ثنا
سفيان الثوري
عن حكيم بن
جبير عن محمد
بن عبد الرحمن
بن يزيد عن
أبيه عن عبد
الله بن مسعود
قال قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم من
سأل وله ما
يغنيه جاءت
خموشا أو
كدوحا في وجهه
يوم القيامة
قيل يا رسول
الله وماذا
يغنيه أو ماذا
أغناه قال
خمسون درهما
أو حسابها من
الذهب قال
يحيى قال
سفيان وسمعت
زبيدا يحدثه
عن محمد عن
عبد الرحمن بن
يزيد
[-: 2384 :-] Abdullah b. Mes'ud der
ki: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Her kim kendisine yetecek
kadar malı olduğu halde dilenirse, kıyamet gününde yüzü tırmalanmış veya yara
içinde çıkar" buyurdu. "Va Resulalıah! Kişiyi başkasına muhtaç
etmeyecek veya kendisine yetecek kadar olan mal ne kadardır?" diye
sorulunca: "Elli dirhem veya buna denk altın" buyurdu.
Süfyan der ki: Bu hadisi
Zübeyd'in de Muhammed b. Abdirrahman b. Yezid'den naklen aktardığını işittim.
Nesai der ki: Yahya b.
Adem dışında bu hadisin senedinde Zübeyd'i zikreden başka birini daha
bilmiyoruz. Bu hadisi de sadece Hakim b. Cübeyr kanalıyla biliyoruz. Hakim de
zayıf birisidir. Şu'be'ye de Hakim'in rivayetleri sorulunca: "Onun
rivayetlerinden yana ateşe girme endişem var" demiştir. Zira önceleri
ondan rivayetlerde bulunmuştu.
Mücteba: 5/97; Tuhfe:
9387.
باب
الإلحاف في
المسألة
89- istemede Haddi
Aşmak
أنبأ الحسين
بن حريث قال
أنبأ سفيان عن
عمرو عن وهب
بن منبه عن أخيه
عن معاوية أن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
قال لا تحلفوا
في المسألة
فلا يسألني
أحد منكم شيئا
وأنا له كاره
فيبارك له
فيما أعطيته
[-: 2385 :-] Muaviye'nin bildirdiğine
göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"İstemekte
(dilenmekte) haddi aşmayın! Yine vermek istemediğim halde ısrarla benden bir
şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz" buyurdu.
Mücteba: 5/97; Tuhfe:
11446.
من
الملحف
90- Haddi Aşanlar
Kimlerdir?
أنبأ أحمد بن
سليمان قال
ثنا يحيى بن
آدم عن سفيان
بن عيينة عن
داود بن شابور
عن عمرو بن شعيب
عن أبيه عن
جده قال قال
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
من سأل وله
أربعون درهما
فهو ملحف
[-: 2386 :-] Amr b. Şuayb,
babasından, o da dedesinden naklen Resulullah'ln (s.a.v.): "Kırk dirhemi
olduğu halde başkalarına el açan kişi haddini aşmış demektir" buyurduğunu
işittim.
Mücteba: 5/98; Tuhfe:
8699.
أنبأ قتيبة
بن سعيد قال
حدثنا بن أبي
الرجال عن
عمارة بن غزية
عن عبد الرحمن
بن أبي سعيد
عن أبيه قال
سرحتني أمي
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فأتيه
فقعدت
فاستقبلني
وقال من
استغنى أغناه
الله ومن
استعف أعفه الله
ومن استكفى
كفاه الله عز
وجل ومن سأل
وله قيمة وقية
فقد ألحف فقلت
ناقتي
الياقوتة هي
خير من وقية
فرجعت ولم
أسأله
[-: 2387 :-] Abdurrahman b. Said
el-Hudrl, babasından bildirir: Annem beni bir şeyler istemek üzere Resulullah'a
(s.a.v.) gönderdi. Yanına varıp oturduğumda bana doğru döndü ve: "İffetli
olmak isteyen kişiyi Allah iffetli kılar. Elindekiyle yetinmek isteyen kişiyi
Allah başkalarına muhtaç bırakmaz. Bir ukiyyelik gümüşü olduğu halde
başkalarına el açan kişi haddini aşmış olur" buyurdu. Yakute adındaki
devemin bir ukiyyeden (kırk dirhemden) daha fazla ettiğini düşündüğümde ondan
bir şey istemeden geri döndüm.
Mücteba: 5/98; Tuhfe:
4121 .
Diğer tahric: Ebu
Davud (1628), Ahmed, Müsned (11060) ve İbn Hibban (3390)
إذا
لم يكن له
دراهم وكان له
عدلها
91- Kırk Dirhemi
Olmayan Ancak Buna Denk Malı Olan Kişi
قال الحارث
بن مسكين
قراءة عليه عن
بن القاسم قال
حدثنا مالك عن
زيد بن أسلم
عن عطاء بن
يسار عن رجل
من بني أسد
قال نزلت أنا
وأهلي ببقيع
الغرقد فقال
لي أهلي اذهب
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فاسأله
لنا شيئا
نأكله فذهبت
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم فوجدت
عنده رجلا يسأله
ورسول الله
صلى الله عليه
وسلم يقول لا
أجد ما أعطيك
فولى الرجل
عنه وهو مغضب
وهو يقول
لعمري إنك
لتعطي من شئت
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم إنه
ليغضب علي أن
لا أجد ما
أعطيه من سأل
منكم وله
أوقية أو
عدلها فقد سأل
إلحافا فقال
الأسدي فقلت
للقحة لنا خير
من أوقية
والأوقية
أربعون درهما
فرجعت ولم
أسأله فقدم
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بعد ذلك
شعير وزبيب
فقسم لنا منه
حتى أغنانا
الله عز وجل
[-: 2388 :-] Ata b. Yesar, Esed
oğullarından bir adamdan bildiriyor: Ailemle birlikte Bakiu'l-Ğarkad'de
konakladık. Ailem bana: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e git de
bize yiyecek bir şeyler iste" dedi. Resulullah'ın (s.a.v.) yanına
gittiğimde ondan bir şeyler isteyen bir adamla karşılaştım. Allah Resulü
(sallallahu aleyhi ve sellem) ise adama:
"Sana verebilecek
bir şeyim yok" diyordu. Bunun üzerine adam öfke içinde ve: "Ömrüne
and olsun ki sen ancak istediğin kişilere veriyorsun!" diye söylenerek
çekip gitti. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de ardından:
"Ona verebilecek
bir şeyim yok diye adam bana kızıyor. İçinizden her kimin kırk dirhemi veya
buna denk bir malı varsa ve yine başkalarına el açıyorsa haddini aşıyor
demektir!" buyurdu. Ben de içimden: "Bizim süt veren devemiz kırk
dirhemden daha fazla eder" dedim ve bir şey istemeden geri döndüm. Daha
sonraları Resulullah (s.a.v.)'e arpa ve kuru üzüm gelince bize de ondan bir pay
verdi ve Allah Teala'nın da lütfuyla kimseye muhtaç olmadık.
Mücteb8: 5/98; Tuhfe:
15640.
Diğer tahric: Ebu Davud
(1627) ve Ahmed, Müsned (16411)
أنبأ هناد بن
السري عن أبي
بكر عن بن
حصين عن سالم
عن أبي هريرة
قال قال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم لا
تحل الصدقة
لغني ولا لذي
مرة سوي
[-: 2389 :-] Ebu Hureyre/nin
bildirdiğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Kendine yetecek
kadar malı olana veya çalışıp kazanmak için gücü kuvveti yerinde olana sadaka
helal değildir" buyurdu.
Mücteba: 5/99; Tuhfe:
1241.
مسألة
القوي
المكتسب
92- Çalışıp Kazanmaya
Gücü Olanın Sadaka istemesi
أنبأ عمرو بن
علي ومحمد بن
المثنى قالا
ثنا يحيى عن
هشام بن عروة
قال حدثني أبي
قال حدثني عبيد
الله بن عدي
بن الخيار أن
رجلين حدثاه
أنهما أتيا
النبي صلى
الله عليه
وسلم يسألانه
من الصدقة
فغلب فيهما
البصر وقال
محمد بصره فرآهما
جلدين فقال إن
شئتما
أعطيتكما ولا
حظ فيها لغني
ولا لقوي
مكتسب
[-: 2390 :-] Ubeydullah b. Adiy b.
el-Hiyar der ki: iki adamın bana bildirdiğine göre kendileri sadaka mallarından
bir şeyler istemek üzere Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gittiler. Nebi
(sallallahu aleyhi ve sellem) baştan ayağa onları süzünce güçlü kuvvetli
olduklarını gördü ve: "İstiyorsanız yine size vereyim, ama kendine yetecek
kadar malı, çalışmak için de gücü kuvveti yerinde olana sadaka helal değildir"
buyurdu.
Mücteba: 5/99; Tuhfe:
15635.
Diğer tahric: Ebu
Davud (1633) ve Ahmed, Müsned (17972)